Öncelikle hepinizi içimdeki tüm Galatasaray aşkıyla selamlıyorum.

Hepimizin de bildiği gibi,futbol jenerasyon olayıdır. Kimisi temelden başlar ( Barcelona gibi ) kimisi taktiksel dizilişe uygun tecrübeli oyuncuları alır ( 2012 Galatasaray'ı gibi ). Bir jenerasyon oluşturulur,jenerasyon başarılı olursa gidenin yeri en iyi şekilde doldurulmaya çalışılır. ( Atletico Madrid gibi ). Gidenin yerini dolduramazsanız (Xavi-İniesta'dan sonraki Barça gibi) takımı,sistemi çökmeye hapsedersiniz.

Fatih hoca 2012'de geldiğinde takıma yeni bir sistemle geldi. Kadroyu neredeyse tamamen yeniledi. İlerleyen sene Drogba'yı getirdi. Hücum varyasyonlarımız çok çeşitliydi. "Hücum savunmada başlar" diyordu imparator. Muslera'yla başlıyorduk. Semih Selçuk'a dönüyordu. Yanda Eboue'de alternatif oyun kurucumuzdu. Hiç olmadı ilerde tank gibi Drogba topu kucaklıyordu. Yani topu ileri taşımakta problem yaşamıyorduk. E orta saha ve savunmamız da sağlam ve koşan oyunculardan oluşunca hem oyuna hem skora rahatlıkla hükmedebiliyorduk. İşin içine ruhu da soktuğumuzda Real Madrid'i bile çektiğimizde hepimiz umut sahibiydik. 

Gelelim bugüne...Yine hücum savunmada başlıyor. Semih topu aldığında önünde formsuz ve takımın tüm oyun kurma yükünü üstlenmiş,dahası bu yükün altında ezilmiş bir Selçuk görüyor. Sağında çakma sağ bek,elinden geleni yapmaya çalışan ancak olmayınca olmuyor dedirten bir Veysel Sarı görüyor. Yanında Chedjou. Kara inciyi Fransa'nın en çok dikine pas yapan savunmacısı diye aldık Selçuk Şahin kesildi başımıza :) Yan top yan top. Alex Telles'in yiyeceği 40 fırın ekmek var. Semih de "Ne yapayım şişireyim bari " diyor. E Burak yıllarca sprinter forvet oynamış. Adam sırtı dönük yapamıyor ki. Yapamıyor işte YA-PA-MI-YOR... Kızıyoruz ama olmuyor. O top ilerde 3 dakika durmuyor. Galatasaray sürekli ama sürekli yan pas yapıyor. Sorumluluk alacak,dikine oynayacak,adam eksiltecek kimse yok sahada. Yetenek var ancak azim,hırs,istek yok. Biz o topu karşı sahaya taşıyıp rakibi ablukaya alamıyoruz. Oyun içinde topu topu 3-4 defa top rakip sahaya gidiyor. Onu da hantal,beceriksiz donuşlarla çürütüyoruz. Yada tabii ki yan top yan top yan top... Sonra ani top kaybı,devamında kontra yiyoruz. Velhasılkelam,işler böyle yürümeyecek.

Çare nedir? diyip duruyoruz birbirimize.

Bir kaç seçenek var elimizde. Ama öncelik transferde. Transfer olacak usta.

 Arkadan başlıyoruz hücuma. Chedjou'nun yaptığını bugün Gökhan Zan da yapar. Semih-Gökhan'ın yanına Telles'le Tarık ne güzel gider. Bek'lerimize sorumluluk altına girmeyi öğretmemiz lazım. Takımı atağa kaldırabilmeliler. Eboue'den iyi yardımcı bulamayız bu konuda. Tecrübelerini genç beklerimize aktarmalı,iletişimde olmalı. Selçuk nabza göre şerbet vermeye devam ediyor. Takım iyiyse iyi,kötüyse kötü. Melo-Selçuk mecburi tercihimiz. Sneijder çok aç. Belli topluyor,toplayacak. Solda Olcan çok iş yapacak. Üzülerek söylüyorum ki,bizim yerli bir kanada daha ihtiyacımız var. Evet Bruma'nın önü çok açık. Ama için acıyarak söylüyorum ki şu an Bruma'nın geleceğini düşünecek durumda değiliz. Takım SOS veriyor. Sağda Burak bizi bir sene daha götürebilir. Gizli forvet,koşan,savunmaya gelen,hırslı bir kanat olabilir Burak. Daha önce yaptı,yapmaya çalıştı yine yapabilir. Ve ileriye gelince; çakılı,sırtı dönük oynayabilen,top tutabilen,kuvvetli,bitirici,hava hakimiyeti olan komple bir forvet transferi. Yönetim bu konuda çok ama çok geç kaldı. Eto'o gibi bir futbolcu Everton'a kaptırılmamalıydı. Demba Ba bize ilaç olabilirdi. Emenike zamanında formamızı giyip Galatasaray'lıyım dediğinde kaptırılmamalıydı. Neyse,ölenle ölünmüyor.

Anlayacağınız elimizdeki kadroyla bence yapabileceğimizin en iyisi bu. Kötünün iyisi diyebiliriz yani. İçimden bir ses bu sene geçmez diyor ama... Bakıp göreceğiz. Umarım Cesar'ın bir planı vardır.